Varlığıyla mutlu edip yokluğuyla insanı hüzünlendiren, adı her anıldığında boğazımızın düğümlendiği çok az insan vardır. Kazım Koyuncu da o az sayıdaki, nadir insanlardan biriydi. Şarkılarla geçti aramızdan, üzerinde şair ceketiyle… Karadeniz’in hırçın ikliminden nasibini almış; haksızlıklara, savaşlara, yağmalara, hırsızlıklara karşı hırçın ama hayata karşı da bir o kadar nahif biriydi Kazım Koyuncu. Hopa’nın Pançol (Yeşilköy) köyünde, 1971 yılında başlayan yaşamı; 2005 yılında İstanbul’da son bulsa da o, az zamanda çokça güzellik kattı hayata, hayatlarımıza… Farklıydı Kazım Koyuncu, kendisinin farklı olmasını da kitap okunan bir evde çocukluğunu yaşamış olmasına bağlardı. Babasından edindiği bu alışkanlık; onun hayata bakışını, duruşunu etkiledi. Müzikle tanışması, babasının aldığı mandolin ve amcasının Almanya’dan getirdiği gitarla oldu. Müziğin hayatının en önemli parçası olacağını belki o da ilk zamanlarda tahmin etmedi; ama müziğiyle de farklılığını devam ettirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanıp İstanbul’a geldiğinde 1 Mayıs bildirisi dağıttığı gerekçesiyle tutuklanması, hayatının akışını değiştirmede önemli rol oynadı. Ya kaymakam olacak ya da kendi işini yapıp aklında hep soru işaretleri ile her zaman sonunun nereye varacağını düşünecekti, o soru işaretlerini tercih etti ve okulu bıraktı. Grup Dinmeyen ile müziğe başlayan Kazım Koyuncu, bu grubun dağılmasından sonra Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) isimli bir grup kurdu. Lazca rock müzik yapan bu grup, müzikal anlamda bir ilkti. İki albüm yayınladıktan sonra dağılan bu grubun ardından Koyuncu da ilk solo albümünü yayınladı. Sonrasında Gülbeyaz isimli dizisinin müziklerini yapan Koyuncu, bazı bölümlerde de rol oynadı. Lazca, Gürcüce, Hemşince, Türkçe şarkılar söyleyen; halkların kardeşliğine inanan Kazım Koyuncu’nun tek derdi müzik de değildi aslında. Karadeniz sahil yoluyla ve HES’lerle doğanın katledilmesine, Amerika’nın Irak’ı işgaliyle savaşlara karşı çıkan Kazım Koyuncu; insanları, doğayı katleden her türlü politikaya karşıydı. Heyelanların, depremlerin kader olmadığını, insanların ölümlerine yol açan şeyin kötü niyetle yapılan politikalar olduğunu yıllar önce dile getirdi. 1986 yılında Çernobil’de yaşanan patlamanın Karadeniz’e nasıl da yayıldığını, o radyasyonun insanları nasıl da hasta ettiğini her fırsatta dile getiren Koyuncu, ne yazık ki en çok korktuğu şey olan kanserle tanıştı. Hastalık, onun özgürlüğünü sınırladığı için üzgündü; bu nedenle hastalığın onu durdurmasına izin vermeksizin “Ha kanser, ha konser” diyerek konserlerine devam etti. “Çernobil’in Etkileri ve Hasta Hakları” adlı panelde neler yaşadığını, yaşamı ve hastalığı sorgulayarak anlattı. “Bir beş yıl daha yaşasam çok şey yaparım.” diyen Kazım Koyuncu maalesef hastalığa yenik düştü ve 25 Haziran 2005’te tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Hastalığı sebebiyle ertelemek zorunda kaldığı konser için gelemediği Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda yapılan bir törende; genç, yaşlı, işçi, öğrenci pek çok insan Kazım Koyuncu’yu gözyaşları ile uğurladı. Doğduğu köy olan Pançol’da fındık ağaçlarının çevrelediği bir köy mezarlığına defnedildi. Kazım Koyuncu şarkılarıyla olduğu kadar yaktığı isyan ateşi ile de geçti aramızdan. “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim; ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim.” diyen Koyuncu, küçük yaşlarda babasından devraldığı devrimci ruh ile haksızlıklara, savaşlara her zaman karşı çıktı. “Ezildikten sonra hepimiz aynı şarabız.” diyerek ezilmemek için mücadele etti ömrü boyunca, bunun için isyan etti. Tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara selam yollayan Kazım Koyuncu da tarihin akışını düze çıkarmak için müziğiyle, isyanıyla çabaladı. Ne yazık ki Kazım Koyuncu aramızdan ayrıldıktan sonra da yaşananlar değişmedi; savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar, ağlayan anneler, babalar var olmaya devam etti; ama biz de Kazım’ın şarkılarını bu yeryüzünde söylemeye devam ettik. İnsan ölüyordu; ama isyan yaşamaya devam ediyordu. İsyanın, şair ceketinin cebinden çıkardığın şarkıların ve her şeye rağmen bu yeryüzünde var olduğun için teşekkürler Kazım Koyuncu…
Henüz yorum yapılmamış.