Kültür & Sanat

Düşünce Özgürlüğünün Havarisi: Giordano Bruno

Düşünce Özgürlüğünün Havarisi: Giordano Bruno
Paylaş

“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.” 

İnsanlar yaşadığı tarih boyunca çevresinde olan biten, yaşanan her şeyi merak edip sorgulamıştır. Bu sorgulamalar onun yaşamını kolaylaştırdığı kadar zorlukları da beraberinde getirmiştir. Yapılan yanlışlar üst üste eklenerek insanı en doğruyu bulmaya itmiştir. İnsanlık tarihi bir piramitse ve zamanımız da bu piramidin en yukarısı ise buraya gelmemiz; insanlığın merakı, yaşadığı zorluklar, doğrular ve yanlışlar sayesinde olmuştur. 

Bu sorgulamalar yaşadığımız Dünya’nın oluşumu, gezegenlerin dizilimi, Güneş’in dönüşü gibi astronomi ve haritacılıkta da kendini göstermiştir. Aristo’dan önce de insanlık gökyüzünü anlamlandırmaya çalışmış, bunları aritmetik, geometri, astronomi ile tartışmıştır. Kepler’e kadar Aristo’nun ortaya koyduğu “Yer Merkezli Sistem” kabul görmüş ve kilise tarafından şiddetle savunulmuştur. Aristo bu teorisinde şu görüşleri savunmuştur:

1- Evren küreseldir ve sonludur. (Aristo’ya göre küre, en mükemmel biçimdir)

2- Yer, evrenin merkezindedir ve hareketsizdir. (Evrenin merkezi, yerin merkezidir ve Dünya dönmemektedir.)

3- Yer küre biçimindedir.

Uzun bir süre kilise, Aristo’nun bu fikirlerini tamamen kabul etmiş ve bu fikirlerin tartışılmasını kabul dahi etmemiştir. 16. yüzyılda da kilise Aristo’nun söylemiş olduğu sistemi direkt olarak kabul etmektedir. Bu kabullere karşı İtalya’da Giordano Bruno adında İtalyan bir rahip, filozof, gökbilimci ortaya çıkmış ve Aristo’nun evren kuramını reddetmiştir, Aristo’nun aksine Dünya’nın sabit durmadığını, Güneş’in Dünya etrafında dönmediğini, Kopernik’in de dediği gibi Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü söylemektedir. Daha da ileri giderek, kilisenin benimsediği, gök ile yer ayrılığını reddederek evrenin sonsuzluğunu benimsemektedir. Tanrının ve evrenin aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu, onların birbirlerinden farklı olmadığını savunmaya başlamıştır.

Bruno’dan önce Kopernik, Güneş Sistemi’nin tarifini yapmış; gezegenlerin Güneş’in merkezde olduğu sabit yörüngeler üzerinde hareket ettiğini kabul eden ‘Gün Merkezlilik Yasasını’ savunmuştur. Kopernik’in sistemi ile tanışınca Bruno, Hristiyan inancı ile bağlarını kopartmış ve din sapkınlığı ile suçlanmıştır. Hakkında davalar açılmış; ancak düşüncelerinden vazgeçmemiş ve Roma’dan kaçmak zorunda kalmıştır. Hiçbir yerde kalıcı olarak çalışamamış ve Cenevre, Fransa, Paris, Londra ve Almanya’da yaşamıştır. Venedik’e davet edilmiş ve burada Galileo Galilei ile tanışmış; ancak burada da bir aristokrat tarafından Engizisyona teslim edilmiştir. Kilise, O’na fikirlerinden vazgeçmesini söyleyerek “Sonsuz Evren Görüşü”nün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesini istemiştir. Kilisenin asıl derdi; Tanrının insanlar için yarattığı, ona kendi oğlunu (İsa peygamber) yolladığı dünyayı evrenin merkezinden çıkartıp, onu alelade bir gök cismi konumuna koyan bu modelin dinden çıkmak olarak anlaşılacak olmasıdır. Sekiz yıl hapiste kalarak Tanrıya saygısızlık, dinden çıkma ve ahlaksız davranış suçlarından soruşturulmuş ve en son olarak kanı akıtılmadan öldürülmesine karar verilmiştir. Yargıç kararı okurken Bruno ise “Ölümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz.“ demiştir. Belki yola gelir de af diler diye günlerce beklenilmiş; ancak Bruno, Bruno gibi davranmıştır. Bu karar ile Bruno 1600 yılının şubat ayında Roma’da Campode’Fiori Meydanında kendisini yakacak odunların üzerinde son kez öpmesi için bir haç uzatan papazı iterek bilgisizlik değil kendi doğruları ve bilim için diri diri yakılmıştır. 

Bruno, insanlığın yaratılış yazgısının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır ve kilise için bu olacak iş değildir; çünkü kiliseye göre yaratılış Âdem’le başlamıştır ve kıyametle sona erecektir. Bruno ise günah ve korkutucu Tanrıya ilişkin fikirleri, hakiki felsefenin düşünceleri değil; politik kontrolün bir aracı olarak görmüştür. Tanrının doğada var olduğunu, evrenin ve yaşamın sonsuz olduğunu savunmuştur. Bruno, gerçekleri söylerken yıllar sürecek bir zindanı ve korkunç bir ölümü kabul etmiştir. Bugün, yakıldığı meydanda Bruno’nun bir heykeli vardır ve düşünce özgürlüğünün havarilerinden birine yapılanlar yüzünden o zamanın kilisesi unutulmayacaktır.

Sekiz yıl hapiste kalarak Tanrıya saygısızlık, dinden çıkma ve ahlaksız davranış suçlarından soruşturulmuş ve en son olarak kanı akıtılmadan öldürülmesine karar verilmiştir. Yargıç kararı okurken Bruno ise: “Ölümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz.“ demiştir.

Vatikan Devlet Müsteşarı Kardinal Angelo Sodano, 18 Şubat 2000 tarihinde Katolik Kilisesi’nin “derin pişmanlığını” bir mektupla dile getirmiştir. Kardinal 400 yıl sonra, Bruno’nun yakılmasını “korkunç bir ölüm”, “Hıristiyan tarihinin üzücü bir bölümü” diyerek nitelendirmiştir. 2017 yılında Dünya’nın hala düz olduğunu düşünen insanları gördükçe daha çok Bruno’ya ihtiyacımız olduğu gerçeği, yeniden karşımıza çıkmaya devam etmektedir. 

Bugün total station, lidar/lazer tarama, fotogrametri gibi işlerdeki tüm ölçümlerimizde ve yazılımlarda yaptığımız tüm ölçüm, modelleme ve tasarım süreçlerinde esas alınan metre kavramı buna dayanmaktadır. İngiltere’nin daha önce temelini attığı imperyal sistem ise metre esas alınarak bazı kabullerle düzenlenmiş vaziyette ve metrik sisteme alternatif olarak hala bazı ülkelerde kullanılmaktadır. Bugün birçok çizim/tasarım yazılımında karşılaştığımız metrik/imperyal seçeneği ve dönüşümü buradan ileri gelmektedir.

Bol bilimli günler..

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Doğrulama: Lütfen işaretçiyi Ankara'nın üzerine sürükleyin.
İpucu: Yakınlaştırabilirsiniz. Hedef dairenin içine bırakın.