Kültür & Sanat

Doğanın Parçası Olduğunuzu Hatırlatan Bir Yolculuk

Doğanın Parçası Olduğunuzu Hatırlatan Bir Yolculuk
Paylaş

Büyüsüne kapılıp içinde kaybolmak isteyeceğiniz ormanlar hayal edin. Yağmur ormanları gibi yemyeşil, upuzun ağaçlar, irili ufaklı bir sürü yaban hayvan, göller, bataklıklar, dereler, biraz ileride kumsal ve nihayet deniz. Ormanda yürürken, üstelik denizden bu kadar içeride karşınıza çıkan kumsala anlam vermeye çalışın.

Bir derede yüzün mesela, denize karşı bir derede yüzmenin keyfini yaşayın. Biraz doğrulup doğanın muhteşem döngüsüne bakın. Şaşırıp buranın ne zamana kadar böyle kalacağına dair kederli bir düşünce geçireceksiniz aklınızdan.

İğneada, Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı, Yıldız Dağları’nın Karadeniz’e bakan kesiminde yer alan bir belde. Günümüze kadar birçok kez seferler, fetihler, alınıp verilmeler yaşamış ve binlerce yıldır göçmen halkların, imparatorlukların gözdesi olmuş bir yarımada. Uzun ve meşakkatli bir geçmişe sahip. Fakat İğneada hakkında, bilenlerden duyacağınız ilk şey tarihi değil de longozları olacaktır kuşkusuz. Çünkü İğneada, Türkiye’nin ve Avrupa’nın sayılı longoz ormanlarından birine sahip.

Longoz ormanları nadir bulunan ekosistemler. Bölgenin üç büyük gölü; Erikli, Mert ve Saka’nın ardındaki longozlar ise Dünyaca ünlü. Yıldız Dağları’ndan Karadeniz’e akan derelerden beslenen Erikli, Mert ve Saka gölleri önlerindeki kumullar nedeniyle ilkbahar aylarında suya doyup şişmeye başlar ve geriye doğru taşarak arkalarındaki düz araziyi kaplar. Aynı zamanda bu tatlı su gölleri oluşturdukları set ile tuzlu deniz suyunun ormana ulaşmasına da engel olur. Bu alanlarda oluşan özel bir ekosistem çok çeşitli bitki ve hayvan topluluklarını barındırır. Kış ve ilkbaharda tamamen suyla kaplı arazinin yaz ve sonbahar aylarında ise suyu çekilir. Ormanın içinde kumullarla karşılaşmanızın nedeni de bu med-cezir olayıdır.

Hepsini tek tek tanımak isteyeceğiniz, boyları 8-15 metreye ulaşan dişbudak, kayın, meşe, ova akçaağacı, çınar yapraklı akçaağaç, üvez, ıhlamur, mürver, kızılcık, karaağaç, kızılağaç ve gürgen gibi ağaçlardan oluşan bu ormanların varlığı taban suyunun yüksekliğine bağlı.

Longozlar sadece ağaçlara değil; alageyik, karaca, yaban domuzu, kurt, tilki, çakal, yaban kedisi, sansar, orman faresi, porsuk, su samuru ve yarasa gibi bir çok hayvan türüne de can veriyor. Denizde ve sulak alanlarda, 30 balık türü yaşamakta ve bunlardan 8’i Bern Antlaşması ile korunması gereken türler arasında. Bölgedeki sulak alanlar ve zengin bitki örtüsü 6 iki yaşamlı ve 11 sürüngen türü ile tespit edilebilmiş 310 böcek türüne de ev sahipliği yapıyor. Yine Bern Sözleşmesi’ne göre, iki yaşamlılardan pürtüklü semender ve gece kurbağası ile sürüngenlerden oluklu kertenkele, yeşil kertenkele ve ince kertenkele kesinlikle korunması gereken türler.

Türkiye’deki 454 kuş türünün 194 tanesi de İğneada’da görülebilmektedir. Çok sayıda yırtıcı kuş türünün göç yolu sonbaharda İğneada’dan geçiyor. Balıkçıllar, Kazlar, Ördekler, Su tavukları, Yağmurcular gibi Su kuşları ile Kartallar, Şahinler, Doğanlar, Deliceler gibi yırtıcılar ise üremek için bu alanı tercih ediyorlar. İğneada’nın müdavimlerinden olan; Küçük karabatak, Ak kuyruklu kartal ve Küçük kerkenez ise Avrupa Kırmızı Listesi’nde nesli tehlike altında olan türlerden.

Şimdi gelelim içinize sıkıntı verecek kederli düşünceye. İnsan elinin bozmadığı her yerde doğa kendini yenileyip yeni şartlara göre farklı ekosistemler yaratabilir. Ancak insan eli İğneada’ya uzanmak derdinde. İğneada’nın Beğendik köyü sınırları içinde 500.000 m2 orman arazisi üzerine kurulması planlanan bir termik santralin inşaası şimdilik askıya alınmış olsa da hala büyük bir tehdit. Santralin kurulması planlanan bu alan İğneada Longoz Ormanları Milli Parkına 6,5 km mesafede. Dolayısıyla santralin ormanlara doğrudan zarar vereceği aşikar.

Elbette İğneada yalnızca bitki ve hayvan topluluklarından oluşmuyor. Balkanlar’dan göçen Pomak halkın da yaşadığı beldedeki halk, ormancılık, balıkçılık turizm ve tarım ile geçiniyor. 2000 yılı sayımlarında nüfusu 2215 kişinin olarak belirlenen yarımada turizmin etkisiyle 10.000 kişilik nüfusa ulaşıyor. Bölgede yapılacak bir termik santralin ise turizm ile geçinen yöre halkını hem ekonomik hem de sağlık açısından tehdit edeceği bir gerçek. Kırklareli imar planına da aykırı olan termik santral projesinin gerçekleştirilmesi, longoz ormanlarının korunması için Dünya Bankası’ndan alınan 8.2 milyon Dolar ve Avrupa Birliği’nin çevre fonlarından alınan 344.500 Avro boşa gideceği anlamına geliyor. Tüm bu tehlikeleri göze aldıran projenin ömrünün ise yalnızca 30 yıl olduğu belirtiliyor. Projenin gerçekleşmesi durumunda, santral ömrünü tamamladığında geriye çok ciddi ve geri dönüşü imkansız bir çevre katliamının izleri kalacak.

İğneada’nın geleceğini sadece termik santral tehdit etmiyor. 3. Nükleer santralin yapımı için düşünülen yerlerden biri de yine İğneada. Umarız bu tehditler asla yaşama geçmezler ve İğneada doğa sever gezginlerin büyülü ormanı olarak kuşaktan kuşağa aktarılır. 

İğneada’nın longozlarında olağanüstü bir ekosistem varlığını sürdürüyor. Ekosistemdeki olası bir kesinti, tıkanıklık ya da kopukluğun tüm bu sistemi bozacağı kesin.  

Gelelim turizme; İğneada hem doğa hem tarih-kültür turizmi açısından doyurucu olanaklar sunuyor. İsterseniz otelde, pansiyonda ya da yerel halkın kiraya verdiği kendilerine ait evlerinde kalabilirsiniz. Doğayla daha çok iç içe olmak isterseniz kamp alanlarında çadırınız ya da karavanınızla konaklayabilirsiniz. İğneada, longozlarındaki Erikli, Mert, Saka, Hamam, Pedina, Ramana, Sülüklü isimleriyle bilinen yedi gölü, Efendi Dere, Çavuş Dere, Bulanık Dere, Madara ve Rezve dereleri gibi birçok deresi ve Karadeniz’de 20 km’lik sahili ile her gününüzü dolu dolu geçireceğiniz bir tatil vaat ediyor.

İğneada’da doğaya karışırken tarihe uzanmanız da mümkün. Cenevizliler’den kalma kaleler, Traklar’dan kalma mezarlıklar ve onların kadim geleneğine uygun biçimde yapılmaya devam eden köy evleri… Yerden belli bir yükseklikte kazıklara oturtulmuş ve çatısı ve çevresi sazlıklarla örtülü bir yapı gördüğünüzde geleneklerin binlerce yıldır nasıl silinmeden devam edebildiğine şaşırabilirsiniz. Coğrafyanın kültüre etkisini kendi gözlerinizle görebilir hatta daha keskin gözlere sahipseniz Bulanık derenin denize döküldüğü yerde Aypolos denilen bölgede tümülüsler, höyükler ve eski bina kalıntılarını ayırt edebilirsiniz. 

Yöre halkının misafirperverliği İğneada’ya tekrar ve tekrar gelmek istemenizin bir diğer nedeni olacaktır. Yöreye özgü yemekleri, bal, mantar, yabani meyveler, deniz ürünleri, süt ürünleri, organik meyve ve sebzeler gibi lezzetleri tadarak sadece gözünüz ve ruhunuza değil damak tadınıza da unutmaz anılar bırakabilirsiniz. Üstelik şifalı bitkileri tanıma, toplama ya da satın alma imkanınız da var. 

Bunlar küçük bir araştırma ile her yerde bulabileceğiniz bilgiler ancak İğneada’nın büyüleyiciliğini anlatmak kolay değil. Gidin görün. Kaybolun. Doğanın bir parçası olduğunuzu hatırlayacağınız, ondan bu kadar koptuğunuza utanacağınız bir yolculukta Doğa Ana’ya saygınızı göstererek kendinizi bir parça affedebilmeniz mümkün. Daha fazlası için ise www.longozukoru.org adresinden termik santrale karşı olduğunuzu bildirebilir, manevi destek verebilirsiniz. Longozu Koru platformu, longoz ormanlarının ve doğal dengenin korunmasına yönelik İğneada eski belediye başkanı Tahir Işık tarafından kuruldu. İğneada halkı ve tüm doğa severler, yaşamın bir çizgi değil bir döngü olduğunu bilenler, bu döngünün kırılmaya çalışılmasına karşı. Sen de katıl!

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Doğrulama: Lütfen işaretçiyi Ankara'nın üzerine sürükleyin.
İpucu: Yakınlaştırabilirsiniz. Hedef dairenin içine bırakın.